Enerji Bedeni
İlk olarak anlamanız ve kabul etmeniz gereken en önemli olgu, gerçekliğinizdeki her şeyin enerji olduğudur. Ruhunuz enerjidir, bütün madde enerjidir ve fiziksel bedeniniz elektromanyetik enerjiden oluşmaktadır. Siz enerjisiniz. Siz birleşik bir enerji sistemisiniz. Bütün parçalar birbirini etkilemektedir.
Yaşayan her canlı iki farklı tipte bedene sahiptir. İlki organlar, kemikler, kaslar vb. gibi katı, sıvı ve gazlardan oluşan ‘biyolojik beden’dir. Biyolojik bedeniniz milyonlarca hücre barındırmaktadır ve bu hücrelerin içindeki kimyasal süreçler elektromanyetik enerji üretmektedir. Bütün bu enerjinin birbiriyle olan bağlantısı, bütün bedenin elektrik devresini oluşturmaktadır. Bu devre, insan enerji sistemi olarak bilinen, biyolojik bedenin çevresinde elektromanyetik bir alan yaymaktadır.
İkinci sistem ‘İnsan Enerji Bedeni’ olarak bilinir ve ‘anti madde’ olarak adlandırılan, maddenin daha ince bir derecesinden oluşur. Bu bedeni fiziksel olarak algılayamazsınız çünkü daha yüksek bir frekans ve dalga boyuna (3. boyutun ötesinde) sahiptir.

İnsan enerji sistemi farklı enerji katmanlarından oluşur. Biyolojik beden, en düşük frekansta titreşir ama fiziksel bedenin ötesine gittikçe, enerji sistemimizin katmanları kademeli şekilde daha yüksek frekansa yükselir.
İnsan enerji bedeninin ilk katmanı, biyolojik bedenin hemen ötesinde var olan ‘Eterik Beden’dir. Eterik beden, biyolojik bedenin önü ve çevresinde 2-5 cm civarında uzanır. Bu, sizin yaşam gücünüzü aldığınız bedendir ayrıca biyolojik bedenle etkileşim halindedir ve enerji barındırmaktadır. Eterik beden sizin görünmez klonunuzdur ve biyolojik bedeninizin gerçek bir kopyasıdır. Eterik bedeniniz fiziksel bir beden gibi sınıflandırılmıştır fakat eterik ya da anti maddeden oluşmaktadır. Eterik beden, fiziksel bedenden daha yüksek bir frekansa sahiptir; bu da hala fiziksel olarak sınıflandırıldığı anlamına gelir fakat farklı boyutsal frekans ve dalga boyuna sahiptir. Eterik madde, biyolojik bedenin üzerini kaplamaktadır ama daha yüksek bir frekanstadır ve aynı fiziksel alanı kaplayıp birlikte bulunmaktadır. Onu, 3 boyutlu gerçeklikte görememenizin nedeni budur.
Eterik beden ‘Aura alanı’ olarak bilinen, fiziksel bedenin çevresinde kendi elektromanyetik güç alanını yaymaktadır. Eterik bedeniniz, ışık olarak yayılan (anti madde) küçük elektromanyetik enerji parçacıklarından oluşur. Eterik beden, elektromanyetik enerjinin fiziksel bedene taşınmasından sorumludur.
Eterik bedenin çevresinde akan elektromanyetik enerji ‘Ka’- ‘Chi’ -‘Prana’ olarak bilinir. Bu biyoenerji (atom altı ışık enerjisi), küçük örümcek ağı benzeri kanallar, borular veya ‘Nadis’ olarak adlandırılan kanallar vasıtasıyla eterik beden etrafında dolaşır. Bu nadis hatları, eterik bedeni biyolojik bedene bağlayan geniş bir ağ ya da taşıma sistemidir. Ka enerjisi eterik maddeden geçer ve eterik bedenin rejenere olması için güç ve enerji sağlar.

Bu biyoenerji ya da ‘Ka’ eterik bedenin yakıtıdır. ‘Ka’, biyolojik bedeninizi korumak ve sürdürmek için eterik bedeni canlı tutan yüksek frekanslı ışıktan oluşur. Eterik enerji sistemi ya da nadis hatları ‘Çakralar’ olarak adlandırılan özel enerji düğümlerine bağlanır. Fiziksel ve eterik beden arasındaki frekans değişimi ana çakralar vasıtasıyla yapılır. Yani çakra sistemi, madde (biyolojik) ve anti madde (eterik) arasındaki arayüzdür. Çakralar, fiziksel bedene enerji veren ve destekleyen enerji dönüştürücüleridir. Yedi ana çakranın her biri kendine özgü bir frekansa sahiptir ve çakralarınızın genel sağlığı, sizin frekans yapınızı ya da eterik bedeninizin enerji kimliğini belirler. Örneğin, alttaki çakralar bloke olursa, düşük enerji frekansına sahip olursunuz. Ek olarak, enerji kimliğinizin frekansı, aura alanınızın parlaklığını ya da solukluğunu belirler. Eterik bedendeki (çakralar) çeşitli enerji blokajları, dengesizlikleri ve bozuklukları fiziksel bedeninizin sağlık durumunu belirleyecektir.
ÇAKRALAR

Çakra Sanskritçe kökenlidir ve ‘tekerlek’ , ‘girdap’ anlamına gelmektedir. Çakra sistemiyle alakalı çok çeşitli yorumlar ve modeller bulunduğuna dikkat edilmelidir. 7 temel enerji merkezimiz vardır (detaylı şekilde paylaşacağım) ve bedenimizde daha küçük, ikincil pek çok çakra da bulunmaktadır. Bazı metinler 360’ı aşan, bazıları 4000’i aşan çakralardan bahsetmektedir. Bizim için 7 ana çakranın işleyişini öğrenmek ve kavramak yeterlidir.
Çakra enerji sistemi 12 çakradan ya da enerji merkezinden oluşur. Fiziksel bedeninize girip çıkan elektromanyetik enerjiyi taşıyan 7 ana çakra ve 5 dış çakra vardır. Çakralar enerji trafosu (dönüştürücü) görevi görür. Ka enerjisi çeşitli nadis hatlarından akar ve enerji farklı bir frekansta modüle edildikten sonra çakralar tarafından işlenir ve dağıtılır. Bu enerji biyolojik bedende hormonal, fizyolojik ve hücresel değişikliklere dönüşür.
Çakralar, biyolojik bedenle eterik bedeni birbirine bağlayan ve belirli bir dalga boyu ve frekans üzerinde çalışan ‘fiziksel olmayan organlar’ olarak tanımlanabilir. Çakralar daha çok elektromanyetik enerjinin dönen girdapları gibidir. Bu enerji, suyun bir huniden aşağı akması gibidir. Çakralarımız, alternatif olarak saat yönünde ve saat yönünün tersinde dönerek enerji almak ve inşa etmek (saat yönünde hareket ederek) ve fazla enerjiyi serbest bırakmak (saat yönünün tersinde hareket ederek) arasında dinamik bir denge kurarlar.
Ana çakraları fiziksel olmayan organlara benzetmiştik ve çakralar yükselen bir sütun gibi hizalanmışlardır. Her bir çakranın yeri, vücudun belirli bir alanına denk gelmektedir. Kendinizi gökkuşağı gibi düşünün ve gökkuşağının her bir renginin sizin de içinizde olduğunu hayal edin. Her bir rengin kendine göre bir frekansı, varoluş alanı ve yaşamımızda bizi etkileyen etmenleri vardır.

7 temel çakra, omurganın kökünden başlayıp kafatasında son bulmaktadır. Her bir çakranın gökkuşağının renklerine denk düşen belirli bir rengi vardır. 7 temel çakramız, yerleri ve her birine denk düşen renkler şunlardır:
Bazen İngilizce – Türkçe yerine Sanskritçe ifadelere denk gelebilirsiniz. Bugün modern kültürümüzdeki enerji-çakra sisteminin daha çok Doğu kökenli (Hindistan-Çin) olduğunu söylemeliyiz. 7 temel çakranın Sanskritçe karşılıkları şunlardır:
1. Muladhara
2. Svadhisthana
3. Manipura
4. Anahata
5. Vishuddha
6. Ajna
7. Sahasrara

7 çakranın her birinin kendine özgü bir karakteri ve kişiliğimizin eşsiz bir parçasına denk gelen bir niteliği vardır. Örneğin: 1. çakra (fiziksel canlılık, hayatta kalma) .. 7. çakra (birlik- spiritüellik). Çakraların sağlığı bireyin zihinsel, duygusal, fiziksel ve ruhsal durumunun etkileşimine bağlıdır. Kendinizi beden-zihin-ruh üçlemesinin ‘bir’i olarak düşünecek olursanız ve her şeyin enerji olduğunu anlarsanız; fiziksel, zihinsel ve ruhsal yaşadığınız şeyler -yaşanılan şeyin doğasına göre- çakraları etkilemektedir. Bütün deneyimlenen şeylerin çakraların çevresinde enerjisel olarak kaydedildiğini düşünün. Geçmişiniz, geçmiş yaşamlarınız, atasal – ırksal, karmik vb. bir sürü enerji, çakralarınızı etkilemektedir ve bunlar fiziksel, duygusal, mental ve ruhsal yaşadığımız sorunların birinci kaynağıdır. Çakralar ruh, bilinç ve oluş alanları olduğu için her bir çakranın doğal/doğru açıklamasını sadece sözcüklerle aktaramayacağımızı anlamalısınız. Çakralar deneyimlenmesi gereken alanlardır.
İnsanın çakralar hakkında bilgi sahibi olması değil, çakraları hissetmesi gerekir. Hissetmek zorundasın; içinde dokunaçlar, antenler görmek zorundasın. Sadece çakralarını ve kundalinini ve onun geçişini hissettiğin zaman faydalıdır; aksi taktirde fayda sağlamaz. Hatta bilgi, içsel dünya söz konusu olduğunda çok yıkıcıdır. Ne kadar fazla bilgi edinirsen gerçek, özgün şeyleri hissetme olasılığın o kadar azdır.
OSHO
7 ana çakranın yerleri kendi alanındaki organlar, damarlar, kaslar, büyük sinir ağları ve endokrin bezleri de dahil olmak üzere biyolojik beden ile doğrudan iletişim halindedir. Çakra sistemi biyolojik bedeni endokrin bezleri aracılığıyla etkiler. Her çakra farklı bir endokrin bezi ile ilişkilidir. Yedi çakra olduğu gibi yedi endokrin bezi vardır. Hem çakralar hem de endokrin bezleri omuriliğin ön tarafında yer alır. Endokrin bezleri hormon üretir ve kan dolaşımı sağlar, yani hormonlarınızla ve duygularınızla da bağlantılıdır. Bir çakra hasar gördüğünde, ilişkili endokrin bezinin işlevinde bozulmaya neden olur çünkü endokrin bezlerinin ve sinir ağlarının aktivitesi birbiriyle ilişkili ve birbirine bağlı olduğundan, endokrin bezi doğru çalışmadığında tüm biyolojik bedeni etkiler.
Çakralar enerji akış ve dönüşüm noktalarıdır. Çakraların içinde gerçekleşen enerjisel işlemler bedensel, duygusal, mental ve spiritüel yaşamın her bir yönünü oluşturmaktadır. Her bir çakra devamlı olarak bütün çevresinden kendisine enerji çekmektedir. Çakralar mıknatıs gibidir ve bu, onların blokajlarının ana sebebidir. Bunun yanında bir diğer enerji transferi de enerjinin yukarı doğru akışını oluşturan -ki Kundalini’nin enerjisel mantığı burada yatar- alttaki çakralardan yukarıdaki çakralara olan enerji transferidir. Bu enerji her bir çakrada, o çakranın kendine özgü doğasına göre işlenir. Alttaki çakralar daha basit fonksiyonlarda çalışır fakat üst çakralara çıkıldıkça, üst çakraların fonksiyonları biraz daha sofistike ve spiritüel doğaya doğru kayar.
Herhangi bir çakraya gelen enerji akışındaki bir bozukluk sadece o çakrayla ilişkilendirilen belirli alandaki fiziksel bedeni etkilemez, bunun yanında o çakranın doğası ve karakterine uygun şekilde duyguları, zihni ve ruhu da belirli bir şekilde etkiler. Ayrıca, belirli bir çakradaki bozukluk enerji alanındaki diğer parçaları da etkilemektedir. Enerji alanını bütünsel bir varlık olarak düşünecek olursak, her bir kısım diğer kısımları da etkilemektedir.
Bu bilgileri genel bir yol gösteren kılavuz olarak görmeniz çok önemlidir ve kişisel teşhis ya da tedavi için kullanmayı denemeyiniz. Eğer sağlığınızda bir problem varsa teşhis ve tedavi için profesyonel birisine danışmalısınız.
Mehmet Dişçi
dsfsfd
ÇAKRALAR – ŞİFA – DENGELEME
Çakra sistemi enerjik bir organizmadır. 7 ana çakranın kendi sorumluluk alanı vardır ve her biri endokrin sisteminin farklı bölgelerine bağlanır. En yüksek frekansa sahip çakralar, kalp çakrasından taç çakrasına kadar uzananlardır. 7 ana çakra normal şekilde çalıştığında, hepsi tek bir sistem gibi çalışır fakat herhangi bir çakra kapandığında ya da bloke olduğunda, özgürce dolaşan Ka enerjisi yavaşlar ya da akışı durur. Bu, tüm çakra sisteminin aktivitesini anında etkiler, elektrik devresini kırar ve böylece genel frekansı düşürür. Enerji her çakranın içinden serbestçe akmazsa, o belirli alanda fiziksel rahatsızlıklar gelişir. Çakralarınızın sağlığı ve durumu fiziksel rahatsızlıkları, nasıl hissettiğinizi ve duygusal durumunuzu belirler. Aynı zamanda, uzun süreli stres, sıkıntı ve depresyon da dengesiz çakraların sebepleridir. Aşağıdaki terimler, çakralarınızın sağlığını tanımlamak için kullanılır:
Dengeli çakra : Enerji blokajı ya da enerji fazlası olmadan çakranın tamamen düzgün çalışması anlamına gelir.
Bloke olmuş çakra : Çakranın doğal mekaniğini engelleyen, istenmeyen frekansların çakrayı tamamen veya kısmen kapatması anlamına gelir (alma, iletme ve döndürme yeteneği).
Aşırı aktif çakra : Diğer çakralarla kıyaslandığında dönüşü son derece uyarılmış ve aktif olduğu anlamına gelir.
Çakraların iyileşmesi ve dengelenmesi arasında bir fark vardır. ‘Çakra iyileştirme‘ belirli bir çakra içerisindeki enerji akışını (giriş/çıkış) engelleyen istenmeyen enerji blokajlarını ya da frekanslarını (nadis kanalları içerisinde depolanan) kaldırmayı amaçlayan tekniklerdir. Bunun sonucunda, çakra daha fazla enerji tutabilir ve bir üst çakra ile olan devre bağlantısı onarılmış olur. ‘Çakra dengeleme‘ çakraların işleyişini ve bağlantılarını yeniden düzenleyen tekniktir (örn: rehber eşliğinde görselleştirme vb.). Bu, uzunlamasına yeni bir eksensel akım oluşturur, böylece çakra sistemindeki tüm frekans kimliği artar. Biyolojik bedeni etkileyen herhangi bir şey, eterik bedende hemen ortaya çıkacaktır ama eterik bedendeki herhangi bir değişikliğin (şifa) biyolojik bedende enerjik olarak filtrelenmesi ve ayarlanması 24 saat, bir hafta veya daha uzun sürebilir. Araştırmalara göre düzenli şekilde görselleştirme teknikleri yapan ve mental olarak çakraların dönüşünü ve doğal şekilde enerjinin aktığını görselleştiren kişilerin enerji frekanslarının ciddi derecede arttığı görülmüştür. Çakralar elektromanyetik enerjinin merkezleridir ve her bir çakranın kendine özgü belirli bir frekansı vardır, bu yüzden bir ana çakradaki doğrudan bir değişiklik, tüm çakra sistemi boyunca frekans sinüs dalgasını değiştirir. Enerji kimliğiniz, doğrudan her bir çakranızın genel durumu ve sağlığına karşılık gelir.
Çakralarınızı en yüksek verimlilikte tutmalısınız ve çakralarınız her zaman bir takım olarak birlikte çalışmalılardır. Çakra dengeleme, periyodik olarak yapılması gereken bir şeydir. Çakra dengeleme, sağlığı korumak için çok önemlidir. Çakra dengelemeyi, insan vücudunu ‘akort etmek’ gibi düşünün. Bir çakra normal şekilde çalışmaya başladığında, eterik bedendeki frekans artar. Bu nedenle, tüm ana çakralar tamamen işlevsel olduğunda, enerji sistemi tam bir devre olarak birlikte çalışacaktır.


ENERJİ ŞİFASININ FAYDALARI
Enerji şifası, hastalığın ya da bağımlılığın kök/ana nedenine ulaşan bütünsel psişik iyileştirme yöntemidir. Ağrı kesiciler ya da sakinleştiriciler gibi sadece semptomları hafifletip örtmekle kalmayıp, hastalığın nedeninin çözülmesiyle/salıverilmesiyle gelen değişiklikler uzun ömürlü ve kalıcıdır.
Enerji şifasının aşağıdaki fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal durumlara faydalı geldiği bilinmektedir:
- Alerjiler
- Yaralanma ve ameliyat sonrası iyileşme
- Bağımlılıklar ve obsesif davranış bozuklukları
- Sırt problemleri
- Yas, keder
- Kronik yorgunluk
- Depresyon, anksiyete
- Sindirim problemleri
- Yeme, kilo sorunları
- Kalp problemleri
- Travmalar
- Migren, baş ağrıları
- Cinsel fonksiyonun yeniden düzenlenmesi
- Düşük öz saygı, güven problemi
- Kendini sabote eden davranış bozuklukları
- Kendini kısıtlayan inançlar
- Bolluk, bereket yaratımı
- Yaşam amacını tatmin etmek, karşılamak
Yapmak istediklerimizle uyumlu hale geldikten sonra fiziksel, zihinsel ve duygusal sorunlarımızı çözmekte hiçbir sınırımız kalmaz. Aura’nın katmanları daha dengeli oldukça ve gerçek frekansında titreşmeye başladıkça, bunun sonuçları domino etkisine benzer ve kademeli şekilde hayatımızın her alanında iyileşme sürecini hissetmeye başlarız. Enerji sistemimizin katmanları ve bilincimiz genişlemeye ve büyümeye başlar. Ek olarak:
- Çakralarımız açılmaya ve genişlemeye başlar
- Negatif inançlar, imgeler ve düşünce kalıpları salıverilir ve bu süreç, enerji alanımızdaki durgun/atıl enerjiyi temizler. Daha yüksek titreşim ve rahatlık yaratılır
- Enerji alanı daha dirençli ve akışkan olur
- Yaratıcılık artar
- Enerji – metabolizma sistemi güçlenir
- Yaşam amacımızın farkına varırız.
İYİLEŞME SÜRECİ
İyileşme süreci bütünsel bir perspektiften bakılması gereken bir yaklaşımdır. Bu süreç bugüne kadarki biliyor olduğunuz şeylerin çok daha ötesinde bir farkındalık ve deneyim sürecini de beraberinde getirir. Bu yolculuk çok inişli çıkışlıdır ve sağlam bir irade ve kabullenme, olmazsa olmaz karakteristik özelliklerden sadece bir kaçıdır.
Bazen gelişme süreci ani ve kalıcı olmasına rağmen genellikle durum böyle olmaz. Başta gelişme görülür ama sonra semptomlar daha kötüye gidebilir. Enerjik olarak bireyin alanı temizlenmeye başlanır ama kendi duygusal acılarına, blokajlarına karşı tolerans seviyesi düşer. Yani, durum karşısında farkındalık arttıkça, dengesizliklerin deneyimlenmesi daha şiddetli olur. Bunu pandoranın kutusu örneğiyle de açıklayabiliriz. Aslında bütün o enerjisel dengesizlikler hep oradaydı ama biz onlarla yüzleşmediğimiz, onları temizlemediğimiz için farkında değildik ve üzerini örterek hayatımıza devam ediyorduk. Pandoranın kutusu açıldıktan sonra bütün bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal enerjik durumlar bilinçaltından bilinçüstüne iyileşmek için çıktığında haliyle dengesizlikler daha göz önüne gelmiş olur. Bu doğru yolda olduğunuzu gösteren bir işarettir. Semptomlar kötüleşmiyor aksine biz onların daha da farkına varmaya başlıyoruz.
İyileşme döngüsel bir periyottur. Kişiyi, problemin kökünün derinliklerini katman katman deneyimlemesine götüren bir yolculuktur. Her döngü, derin bir kişisel kabulleniş ve daha da öteye gitme iradesini gerektirir. Birey, yolculuğunun neresinde olduğunu iyi anlamalı ve bir sonraki adım için harekete geçmelidir. Bu döngüleri şu şekilde genelleyebiliriz:
Farkındalık
Başlangıçta bireyin probleminin olduğunu itiraf etmesi, kabul etmesi gerekir. İnkar halinden çıkılmalı ve problemi olduğu gibi deneyimlemesine izin vermelidir. Burada profesyonel yardım da alınabilir. Problemi çözme konusunda devamlı farkında ve kontrollü olunmalı ve iyileşme sürecinde ne kadar derinlere gidildiği takip edilmelidir.
Bütün enerji şifa süreci, bireyin içinde bazı değişiklikler yapmayı gerektirir. Soruna yol açan durumdan, davranıştan vb. vazgeçme istekliliği önemlidir. Bu kabullenme ve vazgeçme ancak rahatsızlığın ana/kök nedenlerinin tamamen farkına varılması yoluyla gerçekleşebilir. Kişinin, iyileşme sürecinin neresinde olduğunu anlaması, kabul etmesi ve bir sonraki aşamaya geçmek için adımlar atması çok önemlidir.
İYİLEŞME
İyileşme sürecini 5 bölüme ayırabiliriz. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu süreci yeniden doğuş ve yeni bir yaşam oluşturma evreleri takip etmektedir.
Birey için problemin kök nedeninin salıverilip iyileşmesi ve onu rahatsızlığın içinde tutan duygusal reaksiyonun farkındalık seviyesini anlayıp, arttırması önemlidir. Bu konuda profesyonel yardımın etkisini göz ardı edemeyiz ama kişinin de aktif olarak iyileşme sürecine katılması ve enerjisel problemlerin kök nedenlerini kendi farkındalığıyla çözümleyip yaşamına devam etmesi çok daha önemlidir. Usta bir enerji şifacısı, kişinin ne zaman ilerlemeye hazır olduğunu, ne zaman içsel çalışma gerektiğinin farkına varır. Birçok kişi, enerji şifacısından/reiki ustasından vb. bire bir ya da uzaktan enerji transfer edilmesini ve kendi dönüşümünde sorumluluğu almayı istemeyebilir. Kişi, kendi sorunlarını sahiplenmeyi reddedip, hızlı ve acısız bir çözüm talep edebilir. Bu şartlar altındaki enerji şifası her ne kadar kısa vadede faydalı olsa da, kişi iyileşme sürecine kendi sorumluluğunu ve farkındalığını katmadığı sürece uzun vadede şifanın etkisi kalıcı olmayabilir.
İnkar
Birçok kişi problemin öncü sinyallerini göz ardı edip, sorunu çeşitli şekillerde rasyonalize etmeye çalışır. Kişi, problemlerini dile getirmeden ya da uzman birisine danışmadan önceki beklediği sürede, davranışlarını değiştirir ya da yaşadığı acı hakkında kendine karşı dürüst olmayabilir. Hepimiz bunu yapıyoruz; bu tamamen doğal bir davranış biçimidir. Bu davranış biçiminin temelinde korku yatmaktadır. Bazı korkular gerçektir (ciddi bir ameliyat olma durumu gibi) bazıları ise anti rasyoneldir (şunu şunu yaparsam insanlar ne der, gülünç duruma düşer miyim? vb.). Kişi, inkar halinde olduğu sürece, ne profesyonel bir yardım alır ne de korkularını dile getirip harekete geçebilir. Bu korkuların ya da problemlerin dile getirilip çözümlenebilmesi için kendinizle, çevrenizdeki insanlarla ya da profesyonel birisiyle güvenli bir ilişki kurulması çok önemlidir. Küçük korkuların ve sorunların aşılmasının getirdiği pozitif deneyim, daha büyük sorunlarla yüzleşmekte cesaret getirir.
Öfke
İnkar halinden çıkmak birçok kişiyi, öfkesini belirli şekillerde dışa vurmaya yönlendirebilir. Burada dışa vurum sadece öfke temelli değildir; ayrıca nefret, gücenme, kıskançlık vb. duygular da yaşanılabilir ve duygular genellikle aile üyelerine ya da başkalarına yansıtılır. Hiçbir şey doğru gitmediği zaman, bu durum sorunlara ve çatışmalara yol açar. Bütün dünyayla çatışma halindeymişiz gibi görünürüz. Bu evreyi anlamak kolaydır çünkü önceden yapıyor olduğumuz şeyleri yapamamanın getirdiği acı ya da daha önceki yaşamımızın elimizin altından kayıp gidiyor olmasıyla yüzleşmek bizi saldırganlaştırabilir. Bu süreç, herkes için farklı olacaktır fakat iyi haber şu ki, bu sadece bir süreçtir ve nihayetinde bu durumdan da çıkılacaktır.
Pazarlık
Öfkenin bize bir şey getirmediğini fark ettiğimiz zaman, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde iyi olmayı deneriz, davranışımızı değiştiririz ve bu durumun bizi daha iyi hale getireceğini umarız. Bu pazarlık sürecinde Tanrı’ya sığınırız, pişmanlık duyduğumuz sorunlar yüzeye çıkar ve eğer geçmişte daha farklı davranmış olsaydık, doğru beslenseydik, daha çok egzersiz yapsaydık ya da insanlara karşı daha sevecen olsaydık bu sorunlar başımıza gelmezdi gibi düşüncelere kapılırız. Bütün bu pişmanlıklar hala korkudan ortaya çıkmaktadır ve bu korkuların ana nedenlerini iyileştirip, salıvermek bizi iyileşme sürecinde ileriye taşıyacaktır fakat istediğimiz ani dönüşüm gerçekleşmezse, bu durum bizi kaçınılmaz şekilde bir sonraki iyileşme evresine götürecektir.
Depresyon
Kendi bildiğimiz, aşina olduğumuz her şeyi deneriz ve hiçbir şey işe yaramaz. Problemlerimiz hala içimizdedir ve bu durum kendimizi güçsüz, çaresiz hissetmemize yol açar. Bu durumdan çıkabileceğimize dair umudumuzu kaybederiz ve üzerimize bir kasvet çöker. Sorunlarımızı nasıl dile getireceğimizi bilemeyiz ve insanlarla olan iletişimimizi keseriz. Burası yalnız geçen bir dönemdir ve kendi içsel mağaramızın derinliklerine geri dönüş zamanıdır. Enerji alanı depresiftir ve sorunun kaynağına göre yapılan ağır ilaçlar, kemoterapi gibi tedaviler enerji alanını daha da kötüleştirmektedir. Burada enerji iyileştirme yöntemleri, enerji alanını temizleyebilir ve bu süreçten daha hızlı çıkmamızı sağlayabilir. Kendi sorunlarını reddetme, kişisel yargılar ve inkar, nihayetinde dışa vurulmuştur ve sorunla baş başa kalmışızdır.
Kabullenme
Kabullenme kendimizi anlamaya başladığımız, gerçek dışı beklentilerimizden uzaklaştığımız ve hayatımızdaki gerçek değerleri sorgulamaya başladığımız evredir. Hastalık, durmamız için mükemmel bir fırsat olabilir, ilk defa kişiliğimizin arkasındaki gerçek varoluşumuzun farkına varabiliriz ve varlığımızın özünü, varoluşumuzun nedenini keşfedebiliriz. Değerlerimizi ve yaşamımızdaki sorunları yaratan durumları sorgularız. Dönüşüme sebep olan şey kendimizi kabul etmemizin yanında, sorunları da kabul etmemizdir.
BÜTÜNLEŞME
Yeniden doğuş
Kabullenme ve iyileşme, yeniden doğmamıza vesile olur. Eski yaşam şeklimiz, kendi isteklerimizin peşinden koşmamak ve kendimize olan ihanetle yaşamak geride kalır. Şimdi, bütün bu değişiklikleri hayatımızda uygulama vakti gelmiştir. Eski arkadaşlıklarımızın ve ilişkilerimizin artık bize hizmet etmediğini görebilir ve bizi ruhsal seviyede destekleyen ve değerimizi bilen ilişkiler aramaya başlarız. Burası başlangıçta yeni kişiliğimizin geliştiği, daha önce ihmal ettiğimiz parçalarımızla etkileşimde olduğumuz, işleri kendi başımıza yaptığımız ‘koza dönemi’dir. Yaşam hikayemizi yeni baştan yazma vaktidir. İlişkilerimizi ve geçmiş olayları değiştirebildiğimizi anlarız ve bu olaylar karşısındaki duygusal reaksiyonlarımızı değiştirip, bunları iyileştiririz.
Yeni bir yaşam oluşturma
İçimizdeki iyileşme süreci gelişmeye başladıkça, bu süreç hayatımızın her alanında domino etkisi yaratır. Kendimizi iyileştirme gücünü ve sevgisini buluruz. Kişiliğimizi daha ışık saçan bir bireye dönüştürürüz ve diğer pozitif insanları ve olayları hayatımıza çekeriz. Bütün bunlar zaman içinde yavaşça açılmaya başladıkça yeni hobiler ediniriz, hayalimize daha yakın yaşarız ve ilişkilerimiz her seviyede çarpıcı bir biçimde gelişir. Yeni hayatımızdaki değişim olasılıkları sonsuzdur ve hayatımızdaki bütün taşlar yerine oturmaya başlar. Bu süreç, varoluşun gerçek sihrinin ortaya çıktığı, her alanda bolluğun yaşandığı, sevgiyle bağlantılı halde olduğumuz ve kendimize özgü mutlulukla yaşadığımız yeni bir yaşam evresidir.