Derin nefes almak, meditasyona yardımcı olan ilk ve en önemli eylemdir. Meditasyon hakkında belirli bir farkındalığınız varsa, nefes alıp vermenin, çoğu meditasyon tekniğinin temel dayanağı olduğunu görmüşsünüzdür. Nefes almanın temelindeki fizyolojiyi ve meditasyonla olan ilişkisini anlamamız çok önemlidir.
Genel olarak yerleşik bir yaşam tarzına sahip ve tüm gün boyunca sadece zihinlerini/beyinlerini kullandıkları işlerde çalışan insanlar şöyle bir durumla karşılaşmaktadırlar:
Bu yaşam tarzı ile işlerimizi ve yaşamımızı uygun şekilde idare edebilmemiz için beynimizin diğer organlara kıyasla 3 kat daha fazla oksijene ihtiyacı olur ve bu oksijen ihtiyacı, kendi solunum sürecimizden temin edilmezse, bu oksijen metabolizmanın diğer bölgelerinden temin edilir.
Bu durum, yerleşik işlerde çalışan ve tüm gün boyunca mental işler yapan şehir insanlarının neden hastalığa, yaşlılığa ve mikroplara daha yatkın olduğunu açıklamaktadır. Yerleşik bir yaşam tarzına sahip çoğu insan, sürekli olarak oksijen eksikliği çeker fakat bu durum derin nefes alma egzersizleri ile önlenebilir.
Nefes alıp vermek, yaşamımız için vazgeçilmez bir eylemdir. Nefesin fonksiyonunu, hem biyolojik hem de enerjisel olarak ikiye ayırabiliriz. Fiziksel bedenimizin biyolojik olarak yeterli miktarda oksijene ihtiyacı vardır ve bu oksijen, solunum süreciyle temin edilir. Ayrıca, nefes alıp verirken sadece oksijen alıp karbondioksit vermeyiz. Nefesin daha derinlikli kısımlarında, enerji bedenimizin ihtiyacı olan yaşam enerjisini de alırız. Bu yaşam enerjisine prana (chi veya ka olarak da adlandırılır) denir.
Çoğu insanın nefes alıp verme fonksiyonu çok yüzeyseldir. İnsanlar, derin nefes alıp vermeye çok özen göstermezler ve hatta derin nefes alıp verme ihtiyacı bile hissetmezler.
Derin nefes alıp vermemenin, kısa vadede bireye doğrudan bir zararı olmasa da, bu durumun uzun vadede bünyeye negatif etkileri olmaktadır.
Peki, doğru şekilde nefes alıp vermediğimizde ne olur?
Ortalama bir insan orta yaşlarına doğru geldiğinde, akciğer dokuları daha az elastik olacak şekilde büyüme eğilime girer. Yıllar boyunca alışılagelmiş düzensiz solumanın getirdiği yan etkilerden biri olarak göğüs de daha katı bir büyüme eğilimi gösterir ve sayılabilecek pekçok etmeni de bunun yanına eklediğimizde, bu durum kan dolaşımında daha çok ürik asitin birikmesiyle sonuçlanır. Biyolojik fonksiyonların gerilemesinin getirdiği acı ve rahatsızlıkların yanına (sırt ağrıları, baş ağrıları, kasların sertleşmesi, sinir iltihapları, romatizma vs..) erken yaşlanmayı da eklediğimizde, yanlış solumanın getirdiği uzun vadeli sonuçları görebiliriz.
Derin nefes alıp vermenin getirdiği pekçok fiziksel, zihinsel, duygusal pozitif etkiden bahsedebiliriz. Sabah ilk uyandığımızda pencereyi açıp 10-15 kez derin nefes alıp verirsek, güne daha dinç ve sağlıklı başlarız. Keza hayat koşuşturmacaları ve stresli yaşam tarzımızdan kısa zamanlar ayırıp bilinçli şekilde derin nefes alıp verme egzersizleri yapmamızın, çok ciddi pozitif etkileri olacaktır. Derin nefes alıp verme egzersizinin, zihnimizin sakinleşmesine de çok büyük yardımı olacaktır. Dikkat etmemiş olabilirsiniz fakat öfkeli, hüzünlü, anksiyeteli, mutlu, neşeli ve sayılabilecek tüm duygusal durumlarımızda, belirli bir şekilde nefes alıp veririz. Nefesimizde belirli bir değişiklik yaptığımızda, duygu durumumuzun hemen değiştiğini görebilirsiniz. Derin nefesler alıp verdiğimizde ve bunu belirli bir rutine getirdiğimizde, bunun yan etkisi olarak daha sakin olacağımız aşikardır. Ekleme yapmak istediğim bir başka konu is uyku sorunu çeken insanların, uyumadan önce derin nefes alıp vermelerinin ya da nefeslerini daha sakinleştirmelerinin, uyku problemlerine çok iyi geleceğidir.